5 Haziran 2008 Perşembe

DOĞUM

Normal Doğumun Mekanizması
Normal doğum miadına ulaşmış bir bebeğin ( >37 hafta ) herhangi bir operatif müdahale olmaksızın vajinal yolla yapılan doğumu anlıyoruz. Eğer vakum ya da forseps doğuma yardımcı olmak amacıyla kullanılmışsa buna müdahaleli doğum denir. Suni sancı verilmesi ve bebeği vajenden çıkışını kolaylaştırmak için epizyotomi dediğimiz kontrollü kesinin yapılması da müdahaleli doğum olarak değerlendirilir.
Doğum eylemi ya da doğum doktorları arasında sıkça kullanıldığı adıyla “travay” servikste (rahim ağzı veya rahim boynu) açılma ile birlikte olan ve anne tarafından doğum sancısı olarak algılanan düzenli rahim kasılmalarının başlamasıdır. Gebeliğin özellikle son trimesterinde düzensiz, Braxton-Hicks (yalancı doğum ağrıları) adı verilen kasılmalar olabilir, ancak bunun doğum eylemi olarak adlandırılabilmesi için düzenli aralıklarla gelmesi, şiddetinin giderek artması, sancı aralarının kasılması ve beraberinde servikste (rahim boynu) açılmanın ve incelmenin başlaması gerekir.
Doğumun aktif fazını 3 evrede inceleyebilir:
1. evre, doğum eyleminin başlamasından serviksin tam açıklığa (10 cm) ulaşmasına kadar olan dönemdir.
2. evre, serviksin tam açılmasından bebeğin doğumuna kadar geçen süredir.
3. evre ise, bebeğin doğumundan plasenta ve zarların atılmasına kadar geçen süredir.
Genelde doğumun yaklaştığının ilk belirtileri kasılmalar ve halk arasında "nişan gelmesi" olarak anılan durumdur. Rahim ağzı tüm gebelik boyunca sümüksü bir tıkaçla kapalıdır. Bu tıkaç bebeği dış etkenlere karşı korur. Doğum eyleminin başlamasından hemen önce rahim ağzında hafif bir açılma olur ve bu tıkaç kanlı bir akıntı şeklinde vücut dışına atılır.
Su kesilmesinin açılması genellikle aktif doğum eylemi başladıktan sonra olur. Ancak, bazen sancılar yani aktif eylem başlamadan da başlayabilir. Bu durumda eğer 6-12 saatte kendiliğinden başlamazsa suni sancıyla başlatmak gerekebilir. Çünkü zarlar enfeksiyondan koruyan bir bariyer görevi de yaparlar. Eğer, kese açıldıktan sonra belli sürede doğum olmazsa vajendeki mikropların enfeksiyon oluşturması riski de vardır. Zaman zaman da doğum doktorları eylemin bir safhasında (rahim ağzı açıklığı 4-5 cm’den fazla ise) su kesesini artifisyel olarak açarlar. Bu yaklaşım, doğumun hızlanmasına yardımcı olur.
Doğumun gerçekleşmesinde rol oynayan 3 temel faktör vardır:
1.İtici güçler (rahim kasılmaları ve doğumun 2. evresinde ıkınma)
2.Doğum kanalı (kalça kemiklerinin durumu ve yumuşak dokular)
3.Fetus
Bu üç faktör doğumun normal olup olamayacağını belirler. Bunlardan herhangi birindeki anormallik doğumu güçleştirir ve hatta bezen imkansızlaştırır.
Pelvis (ya da kalça) kemiklerinin yapısı kişiden kişiye değişebilir. En ideali jinekoid pelvis denen ovoid bir yapıda olmasıdır. Ancak, bu normal yapının varyasyonlarında pelviste darlık söz konusu olabilir.
Normal bir pelviste doğum kanalını incelediğimizde girişte kanalın transvers (enine) çapının daha geniş olduğunu görürüz. Bebeğin başının da ön-arka çapı daha uzundur. Dolayısıyla doğum kanalına başın girebilmesi için bebek başının ön-arka çapının annenin doğum kanalı girişinde enine çapa uyması gerekir. Yani, bebeğin başı annenin sağ veya sol yanına bakacak şekilde yatay ya da hafif oblik (verev) olarak pelvise girer. Doğum kanalının çıkışında ise pelvisin ön-arka çapları daha uzundur. Bunun sonucunda doğumun olabilmesi için bebek doğum kanalında ilerlerken bir yandan da burgu hareketi ile başın en uzun olan ön-arka çapını pelvis çıkımının ön-arka çapına uydurması gerekir. Normalde, çıkıma geldiğinde başın arkası annenin ön tarafında olmalıdır. Bu durumda çıkıma gelen bebek rahmin kasılmaları ve annenin ıkınması ile başını geriye doğru atarak çıkımdan kurtulur. Baş çıktıktan sonra en geniş kısım olan omuzların çıkması için omuzlar da ön-arka çapa döner ve omuzlar doktorun da yapacağı manevralarla doğurtulur. Vücudun geri kalan kısmı çoğunlukla sorunsuz doğar.
Görüldüğü gibi, bebek doğum kanalından bir tünelden geçer gibi rahatlıkla geçememekte buna karşın kendini kanala uydurabilmek için birtakım manevralar yapmak zorundadır. Bu manevraları yapabilmesi için itici gücün yukarıdan bebeği aşağıya doğru zorlaması, bebeğin de bu itici güç karşısında doğru yolu ve pozisyonları kendiliğinden ister istemez bulur ve gereken manevraları yapar. İtici güç eylemin 1. evresinde sadece rahim kasılmaları iken, 2. evresinde annenin ıkınması da bu güce katkı da bulunur.
Ikınma hareketi rahim ağzı tam açılmadan hiç bir zaman yapılmamalıdır.
Bebek çıktıktan sonra sıra plasenta ve eklerinin çıkmasına gelmiştir ki bu evre eylemin 3. evresi veya “halas” olarak adlandırılır. Genellikle, kısa bir süre plasentanın kendiliğinden çıkması beklenir ve sonrasında gerekirse yardımcı manevralarla plasenta ve beraberinde zarların çıkması sağlanır. Bazen, plasenta kendiliğinden çıkmayabilir. Bu durumda, doktor elini uterusa sokup elle çıkartmak zorunda kalabilir. Nadiren, plasenta rahim duvarlarına iyice yapışık olabilir ki bu durumda plasenta tamamen çıkartılamayabilir. Plasenta yapışma anomalisi olarak adlandırılan bu durum riskli bir durumdur ve kanama kontrol edilemediği taktirde annenin rahminin alınmasına kadar gidebilir.
Müdahaleli Doğum
Vajinal doğum sırasında vakum ya da forseps (kaşık) doğuma yardımcı olmak amacıyla kullanılmışsa buna müdahaleli doğum denir. Suni sancı verilmesi ve bebeği vajenden çıkışını kolaylaştırmak için epizyotomi (dikişli doğum) dediğimiz kontrollü kesinin yapılması da müdahaleli doğum olarak değerlendirilir.
Suni sancı nedir, ne zaman verilir?
Bebek normal boyutlarda doğum kanalı ya da kalça kemikleri müsait olsa da annenin rahim kasılmaları yetersiz ise o zaman doğum süresinin uzamasına bağlı riskler ortaya çıkabilir. Bu durumda, annenin rahim kasılmalarını güçlendirmek amacıyla halk arasında “suni sancı” denilen oksitosin hormonu serumla verilir. Bazen de doğum eylemi beklenen doğum zamanı geçmesine rağmen başlamayabilir ya da gebeliğe ait risklerden dolayı doğum sancılarının kendiliğinden başlaması beklenmeden doğumun gerçekleşmesi gerekebilir. Bu durumda da oksitosin verilir. Yani, oksitosin ya da suni sancı; eylemi başlatmak ve yetersiz eyleme yardımcı olmak şeklinde 2 temel amaçla kullanılır.
Oksitosin dışında su kesesinin doktor tarafından açılması da (amniyotomi) doğumun başlatılması ve eyleme yardım amacıyla kullanılır. Oksitosin, insan vücudunda yapılan bir hormondur ve birçok etkisi dışında en önemli fonksiyonu doğum sırasında rahimde kasılmaları sağlamaktır. Yanlış bir kanaat olarak suni sancının normal yolla başlayan sancılardan daha farklı olduğu düşünülür. Ancak, esasında mekanizma yetersiz olan doğal bir maddenin sentetik eşdeğerinin dışarıdan verilmesidir.
Suni sancı esasen doğal bir hormonun kullanılmasıdır ancak kullanımı sırasında belirli riskler vardır. En önemli risk, kontrolsüz veya aşırı oksitosin verilmesine bağlı rahmin aşırı kasılması ve arada olması gereken gevşeme periyotlarının olmamasıdır. Bu durum, fetusa plasentadan kan akışını engelleyeceğinden risklidir. Bu nedenle, suni sancı verilirken doktor ve hemşirelerin yakın kontrolünde uygulanması gerekir. Ayrıca, oksitosin verilmesi planlanan hastada baş-pelvis uygunsuzluğu ya da anormal geliş şekli gibi normal doğuma engel bir durumun olmaması gereklidir.

Sezaryen nedenleri nelerdir?
Doğum mekanizmasında anlatılan 3 temel faktör; itici güç, yol (doğum kanalı) ve yolcu (fetus) ile ilişkin herhangi anormal bir durum normal doğumun gerçekleşmesini engelleyebilir ve bebeğin sezaryenle alınmasını gerektirebilir. Bunun dışında annenin çeşitli hastalıkları, fetal sıkıntı (distres), bebeğin bir an önce doğurtulmasını gerektiren riskli gebelikler, psikolojik nedenler (annenin doğumdan korkması) sezaryen sebepleri arasında sayılabilir.
Pelvik darlık, iri bebek, baş-pelvis uygunsuzluğu
Bebeğin normalden ( >4500 gr) iri olması (iri bebek) veya annenin kalça yapısının dar olması (dar pelvis) doğumu güçleştiren önemli nedenler arasındadır. Çok ciddi anormallikler dışında, muayene ile pelviste darlık saptanması doğumun gerçekleşmeyeceğini göstermez. Pelviste darlık olan bir anne adayının bebeği de küçük olabilir ve beklenmedik bir şekilde rahat doğabilir. Tersi de geçerlidir. Pelvisi oldukça müsait olan bir kadının bebeği normalden iri olabilir ya da doğum kanalına normalde girmesi gereken pozisyonların dışında bir pozisyonla girdiği için doğum gerçekleşemeyebilir. Bu nedenle, bu tür durumlar için, iri bebek ya da dar pelvisten çok baş-pelvis uygunsuzluğu terimi tercih edilir. Bu durum da genellikle gebeliğin son haftalarından ve hatta çoğu zaman doğum eylemi başlamadan önce saptanamaz. Hastalar bazen, ‘doktorum bana son ana kadar normal doğurman için bir sakınca yok demişti, ama son anda baş-pelvis uygunsuzluğu var bebeğin doğması güç veya imkansız olabilir dedi ve sezaryen yaptı, o zamana kadar sakınca yoktu da nasıl son anda normal doğum sakıncalı oldu’ şeklinde kendilerine yapılan müdahaleyi sorgulamaktadır. Ancak, yukarıda belirtilen nedenlerle böyle bir yaklaşım aslında gayet doğaldır ve sıklıkla görülebilir.
Baş-pelvis uygunsuzluğu sadece başın büyük veya kalçanın dar olmasına bağlı değildir. Bebek normal kiloda kalça oldukça müsait olabilir ama bebek istenen pozisyonda olmayabilir. Normal doğum mekanizmasında anlatıldığı gibi bebeğin sorunsuz doğum kanalında ilerleyebilmesi için belli pozisyonlarda pelvise girmesi ve belli manevraları yapması gerekir. Eğer, normal dışı bir pozisyonda girerse en küçük çaplarını doğum kanalına uyduramayacağı için doğum güçleşir veya gerçekleşemez, sezaryene almak gerekir.
Bebeğin rahim kanalına baş önde gelmemesi
Anormal prezantasyonlar olarak adlandırılan bu durumlar arasında makat, oblik ve yan geliş sayılabilir. Baş dışı gelişler tüm gebeliklerin %5 civarında görülebilir. Makat geliş bazı koşullar sağlandığı taktirde mümkün olsa da anne ve bebek için riskleri arttırdığından sezaryen tercih edilebilir.
Çoğul gebelikler
İkiz gebeliklerde her 2 bebek de baş ile doğum kanalına yönelmişse normal doğum denenebilir. Diğer tüm durumlarda sezaryen yapılması önerilir. İkizden daha fazla çoğul gebeliklerde ise sezaryen tercih edilir.
Fetal sıkıntı (distres)
Yapılan doğum öncesi fetal iyilik testlerinde fetusun sıkıntıda olduğunu gösteren bulgular varsa veya normal doğuma bırakılan bir gebelikte bebeğin kalp atışlarında düşme olursa bu fetusun sıkıntıda olduğunu gösterir. Bu durumlarda bir an önce doğumu gerçekleştirmek ve bebeği normal doğum riskine bırakmamak gerekir. Bu nedenle, bu olgularda sezaryen önerilir.
Plasentanın rahim ağzını kapatması
Plasenta previa denilen bu durumda normal doğum mümkün değildir. Plasenta previa gebelik sırasında yapılan ultrasonografide kolaylıkla saptanabilir. Bu durumda, normal doğum şansı vermeden direkt hastayı sezaryene almaka gerekir, aksi taktirde doğum sancılarının başlaması ile hastayı ve bebeği riske atacak kanama söz konusu olabilir.
Plasentanın erken ayrılması
Normalde plasenta bebek doğduktan sonra rahimden ayrılır. Bir nedenle, bebek doğmadan rahimden erken ayrılması plasentadan beslenen bebeğin anne karnında ölümüne ve geç tespit edilirse annede aşırı kanamaya bağlı oluşan pıhtılaşma bozuklukları sonucu hayati riske neden olur. Çoğunlukla acil bir durumdur. Fark edildiği zaman bir kısım bebek kaybedilmiş olabilir. Saptanır saptanmaz acil sezaryene almak gereklidir.
Kordon sarkması veya kordon dolanması
Nadiren annenin su kesesi açıldığında bebeğin başı doğum kanalına oturmadan göbek kordonu sarkabilir. Bu çok acil ve tehlikeli bir durumdur. En kısa zamanda sezaryene almak gerekir.
Göbek kordonu bazen bebeğin boynuna, koluna veya bacağına dolanabilir. Bu gebelik öncesi ultrason ile bazen saptanabilir ancak çoğunlukla olduğu gibi ultrason ile görülmeyebilir. Bu durumda rahim kasılmaları oldukça bebeğin aşağı doğru itilmesi göbek kordonunu sıkıştırır ve kalp hızında azalma olur. Bu şekilde kalp hızındaki yavaşlamalar kordon dolanması açısından uyarıcıdır ve sezaryene alınması uygundur.
Anneye ait nedenler ve isteğe bağlı (elektif) sezaryen
Annenin ıkınmasının sakıncalı olduğu hastalıklar (örneğin kalp hastalıkları, anevrizma), pelvik bölgede doğumu engelleyebilecek myom ya da yumurtalık kisti gibi kitleler, annenin geçirilmiş rahim operasyonları ya da daha önceki doğumunu sezaryenle yapması, annede genital herpes (uçuk) olması durumunda sezaryen gerekebilir.
Annenin normal doğumdan korkması, sancı çekmek istememesi, az da olsa bebeği riske atmak istememesi, vajinusmusu olması gibi nedenlerle isteğe bağlı sezaryen yapılabilir.

Daha önce sezaryenle doğum yapmışsam yine sezaryen mi olmalıyım?
Önceleri “Bir kere sezaryen hep sezaryen” şeklinde olan klasik yaklaşım son 20 yılda değişmiştir. Çok seçilmiş bazı olgularda sezaryen sonra vajinal doğum mümkündür. Ancak, sezaryen kesi yerinden rahmin yırtılma olasılığı her zaman için olduğundan normal doğuma bırakılan eski sezaryen hastalarının çok yoğun takibi, en ufak şüpheli durumda acil sezaryene alınması gereklidir. Acil sezaryen koşullarının bulunmadığı durumlarda sezaryen olmuş hastada normal doğum denenmesi çok risklidir.



Doğum için öneriler
En ideal doğum ortamı hastanelerdir. Hangi yöntemle ve hangi kurumda doğum yapacağınızı, doğum sırasında ağrının amacıyla uygulanabilecek metotları doktorunuzla tartışınız. Acil hallerde ve doğuma giderken kolayca bulabilmeniz için doktorunuzun, aramanız gereken yakınlarınızın ve size en yakın taksi durağının telefonlarını, görebileceğiniz bir yere asınız. Doğum için önceden doktorunuzla görüşerek gerekli ihtiyaçlarını hazırladığınız bavulunuzu aranmadan kolay bulunabilir bir yerde hazır bulundurun.

Hiç yorum yok: