5 Haziran 2008 Perşembe

AİLE PLANLAMASI

HORMONAL DOĞUM KONTROL YÖNTEMLERİ

DOĞUM KONTROL HAPLARI
Doğum kontrol hapları, esas olarak ovulasyonu (yumurtlama sürecini) baskılayarak gebelik oluşmasını önlerler. Ayrıca; rahim ağzı salgısının kıvamını arttırarak spermlerin rahme geçişini engeller, Fallop tüplerinin hareketlerini azaltırlar ve rahim içi zarını (endometriyum) incelterek yuvalanma (implantasyon) olayının önüne geçerler. İdeal ve düzenli kullanımda gebelik oranları binde bire kadar azalabilmektedir. Oluşan gebelik olguları daha çok hapın düzensiz ve yanlış kullanımı ile ilgilidir. Ayrıca, kullanılan bazı ilaçlar da hapların etkinliğini azaltabilmektedir.
İki çeşit ağızdan alınan doğum kontrol hapı (DKH) vardır. Birinci ve en sık kullanılanı ve hatta DKH dendiğinde herkes tarafından anlaşılanı kombine doğum kontrol hapları’dır. Bunlarda, yumurtalıklardan salgılanan temel hormonlar olan estrojen ve progesteron hormonları sabit oranlarda bulunur.
Diğer doğum kontrol hapı türü ise sadece progesteron içeren doğum kontrol haplarıdır (Minipill). Bunlarda yumurtlamanın baskılanması daha azdır, daha çok döl kanallarında yumurta ve sperm hücrelerinin döl kanallarında geçişini engelleyerek fonksiyon yaparlar. Sadece, progesteronlu haplar sık kullanılmazlar ve kombine DKH’ları kadar güvenilir değildir. Şaşmadan hep aynı saatte alınması gerekir. Tek avantajları emziren annelerde süt miktarını azaltmadığı için kullanılabilmeleridir. Bu nedenle, konunun bundan sonraki bölümlerinde doğum kontrol hapı dediğimizde sadece kombine DKH’lar anlaşılmalıdır. Doğum kontrol hapları tıbbi dilde “oral kontraseptifler” olarak adlandırılırlar.
Nasıl Kullanılır?
DKH’ların çoğunda 21 hap bulunur. Bunların, klasik kullanım şeması “21 gün kullan, 7 gün ara ver” şeklindedir. Bu 7 günlük arada, son haptan 2-4 gün sonra adet kanaması olur. Bazı haplarda ise 28 hap bulunur. Bunlarda ise hiç ara vermeden yeni kutuya başlanır. İçinde 28 hap bulunan DKH’ların 21 hapında hormon bulunurken son 7 hapta aktif madde bulunmaz veya demir bulunur. Bu tip haplarda son 7 hap kullanılırken adet görülür.
DKH’ları ilk aydan itibaren korumaya başlar. Ancak, ilk ayda adetin 5. gününden önce başlanmalıdır. Eğer, daha geç başlanırsa o ay gelişen yumurta otonomi kazanacağından hap başlanmasına rağmen yumurta gelişir ve korunma olmayabilir. Bu nedenle, güvenilirlik sınırları içinde ilk 3 günde başlandığı taktirde ilk ay da koruduğu kabul edilir. İlk aydan sonraki aylarda adetin kaçıncı günü olduğuna bakılmaksızın 1 hafta ara verdikten sonra yeni kutuya başlanır.
Hap, sadece progesteron içeren haplar kadar kesin kural olmamakla birlikte mümkün olduğu kadar aynı saatlerde alınmalıdır. Sabah ya da akşam alınması, aç ya da tok olunması etkinlik açısından fark etmez ancak, olası mide şikayetlerini azaltmak için tok kullanılması tercih edilir. Önemli olan sabah alınıyorsa sabah, akşam alınıyorsa akşam unutmadan hapı almaktır.
Her gün bir hap kullanılır. Kutuların hemen hemen tamamının içinde şaşırmayı engellemek için günler işaretlidir. O güne denk gelen hap alındığı sürece şaşırmadan almak mümkündür. Eğer, hap alınması gereken zamanda alınmamış ve unutulmuşsa gün içinde akla gelir gelmez alınmalıdır. Gün içinde alınması tamamen unutulmuşsa ertesi gün unutulan hap ve o günün hapı alınmalıdır. Eğer 2 gün alınması unutulmuşsa takip eden 2 gün ikişer ikişer alınmalı sonra yine birer birer almaya devem edilmelidir. Yalnız 2 gün unutulduğu durumda hapa devam etmekle birlikte o ay koruyucu olmayabileceğinden başka bir yöntemle (örneğin kondom) ek korunma sağlanmalıdır. Üç gün veya daha fazla unutulması durumunda o kutu bırakılmalı ve yeni kutuya başlanmalıdır. Daha iyi anlatabilmek için; örneğin Pazartesi hap alınması unutulduysa Salı 2 hap alınmalı Çarşambadan itibaren kutudaki gün yakalanmış olacağından normal şekilde almaya devam edilmelidir. Eğer, hem Pazartesi hem de Salı alınması unutulmuşsa; Çarşamba 2 tane, Perşembe 2 tane alındığında Cuma günü’nden itibaren birer birer alınabilir ancak, daha önce söylenildiği gibi bu durumda ek bir yöntemle korunmalıdır.
Bazı ilaçlar doğum kontrol haplarının etkinliğini azaltıp gebeliklere yol açabilir ya da doğum kontrol hapı bazı ilaçların etkinliğini artırıp istenmeyen yan etkilere yol açabilir. Bu nedenle, herhangi bir ilaç kullanacağınız zaman doktorunuza danışmalı gerekiyorsa ek bir korunma yöntemi de kullanmalısınız...
DKH’ların Yan Etkileri Nelerdir?
DKH, yan etkileri aslında yaygın inanışın aksine çok fazla değildir. DKH’lar ilk kez kullanıma girdiğinde içerdikleri hormon miktarları çok yüksekti. Yüksek doz bu haplarda yan etkilerin fazla oluşu DKH’lar ile ilgili yanlış düşüncelerin yerleşmesine neden olmuştur. Maalesef eski yüksek doz hapların yan etkilerinin yarattığı olumsuz ve haksız ön yargı günümüzde de halen devam etmektedir. Aslında DKH kullanan kadınların %80'inden fazlasında herhangi bir yan etki ortaya çıkmamaktadır.
İlk haplardaki progesteron türevleri erkeklik hormonu olan testosterona benzer kimyasal yapıda olduğundan tüylenme, akne gibi yan etkilere sahipti. Yeni nesil DKH’larında kullanılan progesteron türevlerinde bu yan etkiler bulunmamaktadır.
İlk haplarda estrojen hormonu da şimdiki haplardakinin 3-4 katı dozlarda idi ve bu da fazlaca yan etkilere yol açabilmekteydi. Estrojene ait bulantı ve kusma gibi yan etkiler daha sıktı ancak daha da önemlisi yüksek doz estrojenin damarlarda pıhtılaşmaya yol açma riski daha fazla idi. Yeni nesil haplarda estrojen dozu çok daha düşüktür bu nedenle yan etkiler belirgin oranda azaltılmıştır.
Ayrıca, eski yüksek doz haplarla ortaya çıkabilen hipertansiyon ve şeker hastalığı gibi durumlar da düşük doz hapların kullanımında görülmemektedir.
Lekelenme
Düşük doz estrojen rahim iç zarının yeterince gelişmesini sağlayamadığından lekelenme şeklindeki kanamalar bunlarla daha fazla (%10-30) olmaktadır. Bu durum 3-4 ay sonra çok daha azalır (%1-10). Bu nedenle, ara kanama ya da lekelenme ortaya çıktığında doktorunuzu bilgilendirdikten sonra hapa devam etmeniz uygundur. Eğer kanama sizi çok rahatsız edecek boyutta ise doktorunuza başvurmanızda fayda vardır. Doktorunuz hapınızı değiştirebilir veya başka haplar ekleyerek kanamanızın kesilmesini sağlayabilir.
Bulantı ve kusma
İlk 1-2 ayda bulantı ve hatta bazen kusma görülebilir. Tok karnına kullanıldığında bu şikayetler daha az görülür. Genelde, bir süre sonra şikayetler kendiliğinden geçer.
Kilo Alma
En çok korkulan ve sorulan durumlardandır. Aslında DKH içindeki progesteronlar iştah açılmasına neden olabilse de yeni jenerasyon haplarda bu etki minimaldir. Ayrıca, vücutta bir miktar su toplanmasına (ödem) neden olarak kilonun bir miktar artmasına neden olabilir. DKH kullananlarda ortalama kilo artışı 2-2,5 kg’dan fazla değildir. Hatta, bazı kadınlar hapı kullanırken kilo verdiklerini ifade etmektedirler.
Baş ağrısı
Bazı kadınlarda DKH ile baş ağrısı ortaya çıkabilir. Hap kullanımına devam ederken ortaya çıkan ve ağrı kesicilerle geçmeyen ağrı olursa doktorunuzla görüşmeli ve hap kesilmelidir.
Memelerde hassasiyet
Memelerde gerginlik ve hassasiyet de sık karşılaşılan ancak birkaç ayda kendiliğinden kaybolan bir yan etkidir. Eğer, kaybolmuyorsa doktorunuza başvurmalısınız.
Ruhsal değişiklikler
Bazı kadınlarda sinirlilik, anksiyete ve hatta depresyon görülebilir. Çoğu zaman ilacın değiştirilmesi faydalı olur. Buna rağmen şikayetler devam ediyorsa hap kesilmeli ve gözlenmelidir. Eğer, hapın kesilmesine rağmen şikayetler devam ediyorsa hastada altta yatan bir psikolojik durum söz konusu olabilir bu açıdan değerlendirilmelidir.
Cinsel istekte azalma
Bazı kadınlar cinsel isteklerinin (libido) azalmasından şikayetçi olabilirler. Bazı kadınlarda da gebelik riskinin ortadan kalkmasına bağlı psikolojik olarak libido artabilir. Cinsel isteğin azalması rahatsızlık verici boyutlarda olursa farklı progesteron içeren (testosteron benzeri etkileri daha fazla olan) haplara geçmek faydalı olabilir.
Bazı kadınlarda ise kullanılan DKH vajinal kuruluğa neden olup cinsel ilişki sırasında rahatsızlık verebilir. Hapın değiştirilmesi ya da kayganlaştırıcı maddelerin kullanılması sorunu çözebilir.
Ciltte renk değişikliği
Gebelikte görülen gebelik maskesi de denilen duruma benzer cilt renginin koyulaşması bazen görülebilir. Estrojene bağlı bir yakınmadır ve yeni nesil düşük doz estrojen içeren haplarda bu şikayet daha az görülür. Güneşe direkt maruz kalma şikayeti artırabilir. Bu nedenle, güneşlenirken koruyucu kremlerin kullanılması uygundur. Bu durum ortaya çıktığında hapın kesilmesinde yarar vardır.
Adet miktarının azalması ve adet görmeme
DKH kullananların büyük bir kısmında adet miktarı azalır. Aslında bu faydalı bir etkidir. Ve kadınlarda sık görülen kansızlığın azalmasında yararlıdır. Hatta sebebi bilinmeyen aşırı adet görme durumlarında tedavi amaçlı DKH verilmektedir.
Bazen adet miktarındaki azalma daha da fazla olabilir ve sadece lekelenme şeklinde adet görme ya da hiç adet görmeme de söz konusu olabilir. Bu durum da aslında zararlı bir durum değildir ancak psikolojik olarak kadınları rahatsız edebilir. Halk arasında adet kanının kirli kan olduğu ve mutlaka atılması gerektiği şeklinde yanlış bir inanç vardır. Niye adet görürüz başlığı altında anlatıldığı gibi bu kesinlikle doğru değildir. Adet görme sadece rahim iç zarının (endometriyum) estrojen tarafından uyarılması ve kalınlaşması ile ilişkilidir. Endometriyumu uyaran estrojen miktarı az ise kanama da az olacaktır.
DKH kullanırken adet görmeyen kadınların bir başka endişesi bunun ileride gebe kalmalarını engellemesidir ki bu da doğru değildir. Hap kesildikten sonra kadının hormonları devreye girer ve yumurtlama başlar.
Tabii ki adet görmeme durumunda akla gelmesi gereken bir durum da gebelik olasılığıdır. Özellikle, ilk kez adet görülmemesi durumunda test yaptırılmalıdır. Ancak, düzenli kullanıldığından emin olunduğu sürece sonraki aylarda test yapılması gereksizdir.
Doğum kontrol hapının rahmin içini döşeyen ve her adet kanaması ile birlikte atılan endometriyum tabakasında incelmeye neden olduğunu belirtmiştik. Bazı kadınlarda progesteronun etkisi o kadar hakim olur ki endometriyumda kanama yaratacak kadar dahi kalınlaşma olmaz. Bu nedenle kişi hap alımına ara verilen 7 günlük dönemde adet kanaması görmez.
Hap Sonrası Adetten Kesilme
Bazı kadınlarda hap kesildikten sonra bir süre adet görülmeyebilir. Bu tıbbi literatürde “post-pill amenore” olarak da adlandırılır. Nadiren 6 aya kadar uzayabilir ancak, çoğu zaman kendiliğinden düzelir. Genellikle, altta yatan hormonal bozuklukların varlığında ortaya çıkar. İstenen gebeliğin bir süre gecikmesi dışında zararı yoktur.
Pıhtılaşma Riski
Tromboflebit ve emboli (pıhtı atma) DKH’ların nadir görülen ancak en ciddi riskidir. Yeni nesil düşük dozlu haplarda bu risk daha azdır. Sağlıklı, önceden bir rahatsızlığı olmayanlarda bu risk ihmal edilebilir düzeylerdedir. Görüldüğü hastalarda genellikle altta yatan ama fark edilmemiş genetik bir pıhtılaşma anormalliği bulunur.
İleri yaş ve sigara içilmesi kendi başlarına damarlarda pıhtı oluşum riskini artıran risk faktörleri olduğundan 35 yaş üstü sigara içen kadınlarda DKH kullanılması önerilmez. Ancak, sigara içmeyenlerde 40 yaşına kadar (hatta bazılarınca 40 yaşından sonra da) DKH kullanılabilir.
Kanser riski
DKH, serviks (rahim ağzı) kanseri riskini artırır ancak bu artışın doğum kontrol hapından değil de bu hastaların cinsel aktivitelerinden kaynaklandığı düşünülmektedir. DKH kullanan kadınların (aslında cinsel yönden aktif tüm kadınların) düzenli smear testi yaptırmaları gerekir. Çok nadir görülse de karaciğer tümörü riskini artırdığı bazı çalışmalarda iddia edilmiştir. Bu nedenle, kontrollerde karaciğer fonksiyonlarına da bakmak gerekebilir.
Safra Kesesi Hastalıkları
Safra taşı oluşumu ve safra kesesi iltihabı riskini artırabilir.
Hangi Hapı Kullanmalıyım?
DKH’ları ortak özellikleri dışında içerdikleri hormonların kimyasal özelliklerine göre farklılıklar gösterir. Her hap her kadın için uygun olmayabilir. Bu nedenle, doktor önerisi olmadan eş-dostun önerileriyle hap kullanmak yanlış bir yaklaşımdır. Hap kullanmak istemi ile doktorunuza başvurduğunuzda doktorunuz, sizin jinekolojik muayenenizi yapacak ve özgeçmişinizi de sorgulayarak size uygun hapın hangisi olduğu konusunda sizi bilgilendirecektir. Ayrıca, şüpheli durumlarda yapılacak tetkiklerle hap kullanıp kullanamayacağınızı da değerlendirecektir. Özgeçmişinde ve muayenesinde şüpheli bir durum bulunmayan sağlıklı kadınlarda rutin kan tetkikleri yapmak şart değildir.
Hapların avantajları ve dezavantajları nelerdir?
Doğum kontrol haplarının en önemli avantajları; düzenli kullanıldığı taktirde çok yüksek etkinliğe sahip olması, yan etki oranının düşük olması ve geri dönüşlü bir yöntem olması. Ayrıca, gebelikten korunma dışında çeşitli olumlu etkileri de vardır.
- Adet düzensizliklerini düzeltir ve düzenli adet görmeyi sağlar.
- Adet miktarını ve süresini azaltır dolayısıyla kansızlık (anemi) riskini azaltır.
- Adet sancılarını azaltır.
- Bazı kadınlarda görülen ve yumurtlama (ovulasyon) sırasında görülen ağrıları azaltır.
- Rahim iç zarı (endometriyum), yumurtalık ve kalın barsak (kolon) kanserlerini azaltır.
- Premenstrüel sendromuna (adet öncesi gerginlik sendromu) ait yakınmaları azaltır.
- Endometriozis ve buna bağlı sancıları azaltır.
- Yumurtalık kisti oluşumunu azaltır.
- Bilinenin aksine sivilcelenme ve tüylenmeyi azaltır ve bu yakınması olan bazı hastalarda tedavi amaçlı kullanılabilir.
- Pelvik iltihabi hastalık olarak adlandırılan ve yumurtalıklar ve Fallop tüplerini tutan, tedavi edilmediği taktirde kısırlığa yol açabilen enfeksiyonların oluşumunu azaltır.
- Fibrokistik hastalık ve fibroadenom gibi iyi huylu meme hastalıklarının görülme riskini azaltır.
- Eklem romatizması görülme riskini azaltır.
- Adet kanamasının zamanının ayarlanabilmesine fırsat verir. Adet kanaması istenmeyen bir güne denk gelecekse hap kullanımına ara vermeden devam ederek bu dönem atlatılabilir.
- Adet düzensizliği, polikistik over sendromu, tüylenme ve sivilcelenme, adet sancıları, endometriozis, adet öncesi gerginlik sendromu ve yumurtalık kistleri gibi çeşitli hastalıklarda tedavi amaçlı da kullanılabilir.
En önemli dezavantajı ise, yöntemin başarısının kişinin kullanımına bağlı olması ve yüksek oranda hasta uyumu gerektirmesidir. Hap her gün düzenli alınmalıdır. Bazı hastalar ağızdan ilaç almayı sevmemekte ve özellikle dalgın kişilerde hap unutulabilmektedir. Bunlarda hap kullanımı için tıbbi bir sakınca olmamasına rağmen bu özelliklerinden dolayı DKH uygun bir yöntem olmayabilir. Cinsel yönden bulaşabilen hastalıklara karşı etkili bir koruma sağlamaması özellikle çok eşli kişiler için bir dezavantaj olarak kabul edilebilir. Emziren anneler için kombine (içinde estrojen içeren) hapların kullanımı süt miktarını azalttığı için önerilmez ancak bunlarda hap kullanılmak istenirse sadece progesteron içeren haplar (Minipill) kullanılabilir.
DKH Kimler İçin Kesinlikle Sakıncalıdır?
Bu hastalarda doğum kontrol hapının zararlı etkileri kesin olduğu için kesinlikle kullanılmamalıdır.
Bilinen ya da şüphe edilen gebelik varlığı
Tromboflebit (damar içi iltihabı), Tromboemboli (damar içi pıhtı oluşumu), serebrovasküler hastalık (beyin damarlarında pıhtı) ve inme öyküsü olanlarda
Koroner kalp hastalığı iskemik kalp hastalığı öyküsü
35 yaş üzerinde olan ve sigara içen kadınlarda,
Bilinen veya şüpheli meme kanseri durumunda,
Aktif karaciğer hastalığı olanlarda (karaciğer fonksiyon testleri normale dönenlerde kullanılabilir)
Tanısı konmamış adet düzensizlikleri
DKH Kimler İçin Göreceli Olarak Sakıncalıdır?
Bu hastalarda DKH hapının zararlı etkileri olup olmadığı kesin değildir veya tıbbi olarak kesin kanıtlanmamış olsa da teorik olarak risk taşırlar. Bu hastalar mümkünse başka bir yöntem ile korunmalıdır. Ancak, klinik değerlendirme sonrası (başka ve daha uygun bir korunma yöntemi yoksa) hastanın onayı ile dikkatli şekilde kullanılabilir.
Migren
Hipertansiyon (35 yaş altı tansiyonu ilaçla kontrol altında olanlar kullanabilir)
Şeker hastalığı (35 yaş altı kan şekeri kontrol altında olanlar kullanabilir)
Miyom? (Düşük dozlu yeni nesil hapların kullanımı sakıncalı değildir)
Depresyon
Epilepsi (sara) (Nöbet riskini artırmaz ama epilepside kullanılan ilaçların bir kısmı DKH etkisini azaltabilir)
Safra kesesi hastalığı
Gebelikte safra kanallarının tıkanmasına bağlı sarılık geçirilmiş olması
Orak hücreli anemi (Taşıyıcılar için risk yoktur ama hastalığı olanlarda teorik risk vardır)
Kanda trigliserid yüksekliği ve ailevi lipid metabolizma bozuklukları
Ameliyat sırasında damarlarda pıhtılaşma mekanizmasında değişikliklere yol açabileceğinden ameliyattan 4 hafta önce kesilmelidir.
Emzirme sırasında sütün miktarını azalttığı için önerilmez.
Hap kullanımı öncesinde ve takiplerde neler yapılır?
Hap kullanmayı düşünen tüm kadınların öncelikle bir jinekolog tarafından muayene edilmesi, gerektiği taktirde bazı tetkiklerin yapılması ve bu değerlendirmelerden sonra doktorun önereceği hapın kullanılması esastır. Tüm kadınların senede bir kez jinekolojik muayeneden geçmesi gerekir. Bu nedenle, ister doğum kontrol hapı olsun ister rahim içi araç (spiral) olsun tüm kadınlar yılda bir kez hiç bir şikayeti olmasa da jinekolojik kontrolden geçmelidir. Hap kullanan kadınlarda muayene ve hastanın öyküsü bir herhangi bir riske işaret ederse detaylı değerlendirme yapılmalıdır. Yüksek doz kullanan ya da yüksek risk grubunda olan kadınlar ise tercihan 6 ayda bir kontrol edilmelidir.
Genellikle DKH kullanımının ilk kez önerildiği hastalar hap ile ilgili yakınmaların ve muhtemel yan etkilerin değerlendirilmesi, hap kullanımı ile ilgili yanlış anlaşılmaların saptanması için hapa başladıktan 2-3 ay sonra kontrole çağırılır. Bu kontrolde herhangi bir sorun yoksa tüm kadınlarda olması gerektiği gibi yılda bir kez kontrol yeterlidir. Bu değerlendirmeler sırasında rutin laboratuar tetkikleri gereksizdir, ancak şüphelenildiği taktirde veya hasta risk grubunda ise yapılır.
DKH ile ilgili efsaneler (yanlış bilinenler) ve gerçekler
Hapların Yan Etkileri Fazladır
Her ilaçta olduğu gibi hapların da tabii ki yan etkileri vardır ama bu etkilerin çoğu ciddi bir risk oluşturmayan basit yan etkilerdir. Ciddi risk olabilecek durumlarda da risk artışı aslında çok minimal düzeylerde olduğundan fayda-zarar dengesi göz önüne alındığında rahatlıkla göz ardı edilebilir.
DKH kısırlık yapar
Doğum kontrol hapları ile ilgili yaşanan en büyük endişelerden biridir. Hap kullanımı sonrası gebe kalmada bazı hastalarda bir gecikme olabilir ama toplamda kısırlığı arttırdığına dair hiçbir bulgu ve kanıt yoktur. Hatta, DKH kesilmesinden sonraki ilk ayda gebelik olduğunda bunun ikiz gebelik olma şansı artar. Bu konudaki yanlış fikirlerin en önemli kaynağı zaten kısırlık sorunu olup da bunun bilinmediği hastalardır. Bu hastalarda hapı bıraktıkları zaman ortaya çıkan ve aslında zaten var olan kısırlık durumunda maalesef insanların aklına ilk gelen suçlu doğum kontrol hapı olduğundan halk arasında bu yanlış inancı silmek her zaman mümkün olmamaktadır.
Ayrıca, ilerleyen yaşla birlikte kadınların kısırlığa yol açan bir hastalıkla karşı karşıya kalma riski de artacağından ve yine ilerleyen yaşa birlikte gebe kalma potansiyeli de genel olarak azaldığından gebe kalamayan hastalar yine hapı suçlayacaklardır.
Sonuç olarak; insanların DKH ile kısırlık arasında ilişki kurmalarındaki temel neden psikolojik olarak kendilerini rahatlamak amacıyla ters giden olaylar karşısında bir suçlu bulma eğiliminde olmasıdır. Bu durumda ilk akla gelen suçlu DKH’dir.
ANCAK, YAPILAN KONTROLLÜ BİLİMSEL ÇALIŞMALARDA HAPIN KISIRLIK YAPTIĞINA DAİR HERHANGİ BİR VERİ ELDE EDİLMEMİŞTİR!!.
DKH kullananlar belli aralıklarla hapı kesip vücudunu dinlendirmelidir
Maalesef bu yanlışa bazı doktorlar da (çoğunlukla jinekolog olmayan) inanmaktadır. Ancak, bunun hiç bir mantığı ve bilimsel bir dayanağı yoktur. Dinlendirmek amacıyla hapı kesenlerin bir çoğu istenmeyen gebelik ve bu nedenle yapılan kürtajların riski ile karşı karşıya kalmaktadır.
DKH kanser yapar
Aslında DKH, yumurtalık kanseri ve rahim iç zarı (endometriyum) kanseri riskini azaltır. Buna karşın, en çok korkulan meme kanseri riski ile ilgili çelişkili yayınlar vardır. Pek çok araştırmacı OK kullanımının meme kanseri riskini arttırmadığını düşünmektedir. Yine, DKH kullananlarda rahim ağzı (serviks) kanseri riski arttığı bazı çalışmalarda­­ iddia edilmekle birlikte bu kanser cinsel ilişki ve birden fazla partner olması ile yakından ilişkili olduğundan bu faktörler kontrol altında tutularak yapılan çalışmalarda serviks kanseri riskinde artış saptanmamıştır. Yine karaciğer kanserine yol açtığı iddia edilmekle birlikte bu konuda da kontrollü çalışmalar olmadığından bu da şu an için bir spekülasyon olarak kabul edilebilir. Ayrıca, tüm bu kanserler için artış saptanan çalışmalarda saptanan risk artışı düşük, ihmal edilebilir düzeylerdedir.­
Hap şişmanlatır
İlk kullanıma sürülen eski jenerasyon DKH’larda progesteron içeriğinin özelliğinden dolayı iştah açıcı özellikler vardır. Ancak, yeni progesteron türevlerinin kullanıldığı yeni jenerasyon haplarda bu özellik büyük oranda giderilmiştir. Hatta, bazı kadınlar hap kullanmaya başladıktan sonra kilo alırken bazıları da verdiklerini belirtmektedirler. Yine burada, psikolojik faktörler devreye girmektedir. Yaşın ilerlemesi zaten tek başına kilo alımı için bir risktir ve bu nedenle kilo alan ve tesadüfen hap kullanan hastaların ilk suçladıkları her zaman DKH olmuştur. Kontrollü çalışmalarda DKH bağlı kilo artışı 2-2,5 kg’dan fazla bulunmamıştır. Son jenerasyon haplarda bu artış da gösterilememiştir.
Hap tüylenmede artışa neden olur
Bu inanış da, ilk kullanıma giren haplardaki progesteron türevlerinin erkeklik hormonu olan testosterona benzer kimyasal yapıda olması ve buna bağlı tüylenme, akne (sivilce) gibi yan etkilere sahip olmasından kaynaklanmaktadır. Yeni nesil DKH’larında kullanılan progesteron türevlerinde bu yan etkiler bulunmamaktadır. Hatta, bu tür şikayeti olan hastalarda en sık tercih edilen tedavi metotları arasında DKH ön sıralarda yer almaktadır.
DOĞUM KONTROL HAPININ KESİLMESİ GEREKEN DURUMLAR!!!!
Uzun süren baş ağrısı
Tek taraflı ve kesilmeyen veya tedaviye cevap vermeyen baş ağrısı
Baş ağrısı ile birlikte görülen baş dönmesi, bulantı ve kusma
Bulanık görme
Ani görme kayıpları, geçici körlük
Bacaklarda kızarıklık ve ağrı
İnme ya da felç

DOĞUM KONTROL İĞNELERİ
Doğum kontrolü için enjeksiyon (iğne) iki farklı şekilde kullanılabilir. Bu yöntemlerde ayda bir ya da 3 ayda bir enjeksiyon kullanılabilir.
3 Aylık İğneler
Bunlar, sadece progesteron hormonu içerirler. Bunlardan en çok bilinen ve kullanılanı “Depo-Provera”dır. Etki mekanizması haplara benzer ancak yumurtlamayı baskılama oranı daha düşüktür. Etkilerini daha çok Fallop tüplerinin hareketini bozarak gebeliğin oluşmasını engelleme ve rahim iç zarını etkileyerek gebeliğin yerleşmesini engelleme yoluyla yaparlar.
En önemli avantajı, kullanım kolaylığı ve yüksek hasta uyumu gerektirmemesidir. Bu nedenle, tüm kullananlarda gebelik oranı ideal kullanım oranlarından (Binde 3) farklı değildir. Hasta 3 ayda bir enjeksiyonla ilacı yaptırır ve etkin bir korunma yöntemi kullanmış olur. Uygulanması özel bir teknik veya beceri ya da cerrahi müdahale gerektirmez. “Hormonal yöntemlerle korunmak isteyen ama her gün hap almak zorunda kalmak istemeyen hastalar için idealdir. Ayrıca, doğum sonrası emziren anneler için de uygun bir yöntemdir.
İlk kez yapılacak olan Depo-provera adet kanamasının ilk 5 günü içinde yapılmalıdır. Daha sonra 3 ayda bir ya da 13 haftada bir olmak üzere enjeksiyon tekrarlanır. Sonraki yapılan iğnelerde adetin kaçıncı günü olduğu önemli değildir.
Doğum sonrası uygulamada, emziren annelerde doğumu takiben 6 hafta sonra ilk enjeksiyon yapılabilir. Emzirmeyen annelerde ise doğumdan sonraki ilk 5 gün içinde yapılabilir.
Her yöntemde olduğu gibi yöntemin çeşitli dezavantajları ve yan etkileri vardır.
En sık gözlenen ve yöntemin terk edilmesinin en çok sebebi olan yan etkileri adet düzensizlikleridir. Adet düzensizlikleri anormal ve sürekli kanama şeklinde olabileceği gibi adet görmeme (amenore) şeklinde de olabilir. Bazen tek bir enjeksiyon sonrası uzun süre adet görülmeyebilir. Adet görmeme aslında ciddi bir yan etki sayılmayabilir ancak, psikolojik olarak hastaların çoğu bu durumdan rahatsız olmakta ve yöntem kullanımını bırakmaktadırlar. Yine sürekli lekelenme şeklinde kanama olması da rahatsızlık verici boyutlarda olabilmektedir. Ayrıca, daha sonra gebelik isteyen hastalarda yöntem terk edilmesinden yani son iğneden sonra gebe kalma gecikebilmekte ancak 18 ay içinde gebelik oluşabilmektedir.
Uzun süre kullanan kadınlarda kemik erimesi oluşabilmektedir. Kilo artışı çok ciddi boyutlarda olmasa da bazen hastalarda şikayete yol açabilmektedir. Diğer yan etkileri ise; baş ağrısı, mizaç değişiklikleri, gerginlik, şişkinlik, mide ağrısı ve karın krampları, baş dönmesi ve cinsel istek kaybıdır.
Gebelik riski çok düşüktür ancak gebelik oluştuğunda da bunun dış gebelik olma riski daha fazladır. Bu nedenle, gebelikten şüphelenildiğinde mutlaka doktora başvurmalıdır.
Kullanılmasının sakıncalı olduğu durumlar; gebelik şüphesi, tanısı konulmamış vajinal kanaması olanlar, meme kanseri öyküsü olanlar, damar hastalığı olanlar, inme geçirenler ve aktif karaciğer hastalığı olanlardır. İyi huylu meme hastalıklar, hipertansiyon, şeker hastalığı, migren, sara hastalığı ve depresyon gibi durumlarda daha uygun bir yöntem yoksa yakın takip altında kullanılabilir.
Aylık İğneler
Aylık iğneler, doğum kontrol hapına benzer şekilde hem estrojen hem de progesteron hormonu içerirler. Kimyasal yapılarının değiştirilmesi ile uzun etkili depo form haline getirildiklerinden ayda bir enjeksiyonla etkili bir korunma sağlarlar. Etki mekanizmaları doğum kontrol hapları ile aynıdır. Kullanılmasının sakıncalı olduğu durumlar da yine doğum kontrol hapı ile aynıdır.
Avantajı, ayda bir yapılması ve her gün hap alma zorunluluğu olmamasıdır. Hasta uyumu yüksektir. Üç aylık iğnelerde olduğu gibi yöntem bırakıldıktan sonra gebelikte gecikme olmaz.
En sık görülen yan etki ise adet düzensizliğidir. Özellikle, ilk 3-6 ayda adetler çoğunlukla düzensiz olur, bazen uzun süreli aşırı kanamalar şeklinde olabilir. Yöntemin en sık bırakılma nedeni de düzensiz kanamalardır. Eğer, hasta yöntemi kullanmakta sebat ederse 6-12 ayda adetler hastaların çoğunda düzenli olmaya başlar, ancak yine de %30 hastada düzensizlikler devam edebilir. Diğer yan etkiler arasında kilo artışı, memelerde hassasiyet, sivilcelerde artış ve mide bulantısı sayılabilir.
İlk iğne adetin ilk beş gün içinde yapılır. Sonraki iğnelerin 28-30 günde bir yapılması önerilir. İğnenin yaptırılması 33 günden daha geç olursa yeni iğne yaptırılmadan gebelik ekarte edilmelidir.
CİLT ALTI İMPLANTLARI
“İmplant” vücuda dıştan yerleştirilen anlamına gelir. Bunlar cilt altına yerleştirilen ve düşük dozda, sürekli olarak yıllar boyunca hormon salgılayan sistemlerden oluşur. İçlerinde sadece progesteron hormonu bulunur. Bu nedenle, diğer progesteronlu yöntemlere benzer şekilde yumurtlamanın baskılanması, rahim ağzı sıvısının koyulaşması ve sperm geçişinin önlenmesi, tüp hareketlerini engellemesi ve rahim iç zarının gebeliğin yerleşimini engelleyecek şekilde değişimi gibi mekanizmalarla gebeliğe engel olur.
Uygulamaları küçük bir cerrahi müdahale ile olmasına karşın bir kere takıldıktan sonra uzun süreler oldukça güvenilir korunma sağlamaları en önemli avantajıdır. Çıkarıldıktan sonra da hormon düzeyleri kısa sürede düştüğünden geri dönüşümlü bir yöntem olması da diğer bir avantajıdır.
En sık yan etkileri; özellikle ilk yıl içinde daha sık olan (%60) adet düzensizlikleri, baş ağrısı, memelerde ağrı ve hassasiyet, memeden süt gelmesi, kilo değişiklikleri, sivilce, depresyon, tüylenme, adet görmeme, uygulandığı cilt bölgesinde renk değişikliği ve yumurtalık kistleridir. Kullanılmasının sakıncalı olduğu durumlar 3 aylık progesteron iğneleri ile aynıdır.
Kullanıma ilk giren implant “Norplant” ticari adı ile piyasaya sunulmuştur ve 6 adet çubuktan oluşur. Güvenilirliği oldukça yüksek bir yöntemdir (gebelik riski onbinde 5). Beş yıl boyunca koruma sağlar. Tüm dünyada yaygın bir şekilde kullanılmıştır. Ancak, yüksek oranda adet düzensizliklerine yol açması önemli ve rahatsız edici olmuştur. Hastaların bir kısmında da amenore gelişmiş yani adetten kesilmişlerdir. Bunun dışında; cerrahi işlem ile takılıp çıkarılması, zayıf hastalarda çubukların dıştan belli olması, ciltte kesi izinin kalması diğer dezavantajları olmuştur. Hastaların bir kısmının yöntemden oldukça memnun olmasına karşın büyük oranda cazibesini kaybetmiş ve ülkemizde de halen uygulayan merkez kalmamıştır.
Son yıllarda, “Implanon” ticari isimli yeni bir cilt altı implant piyasaya çıkmıştır. Norplanttan farklı olarak tek çubuktan oluşur. Bu nedenle, takma ve çıkarma işlemlerinde daha basit bir cerrahi işlem yeterli olur. Koruyuculuğu üç senedir ve yine yüksek oranda güvenilir bir yöntemdir. Yan etkileri daha az olmakla birlikte yine de uygulananların %20’sinde adet düzensizliği görülebilir. Hasta bunu tolere edebildiği sürece sorun yoktur ancak, hangi kadında ne tür düzensizlik olacağı önceden bilinemez. Bu nedenle adet düzensizliğini tolere edemeyen ve psikolojik olarak rahatsız olacak kadınlarda kullanılması uygun değildir. Diğer yan etkileri Norplant ile aynıdır. Adet düzensizliğini sorun etmeyecek hastalar için, emzirenlerde, doğum kontrol hapı kullanamayan ileri yaş kadınlarda uygun bir yöntemdir.
DOĞUM KONTROL FLASTERİ
Henüz ülkemizde bulunmayan bir yöntemdir. Doğum kontrol bandı haftalık olarak kullanılan ve yüksek etkinliğe sahip bir doğum kontrol yöntemidir. Doğum kontrol haplarına benzer şekilde estrojen ve progesteron hormonlarını içerir.
Kullanımı basittir. Haftada bir değiştirilen bant 3 hafta kullanılır, 1 hafta ara verildikten sonra tekrar 3 hafta yapıştırılır. Flasterin yapıştırılmadığı hafta adet kanaması olur. Etki mekanizması doğum kontrol haplarına benzer. Kol, bacak, kalça, karnın alt bölgesi gibi memelerden uzak bir vücut bölgesine yapıştırılan flaster 1 hafta süreyle sabit miktarlarda hormon salgılar ve etkili bir korunma sağlar. Obes hastalarda etkinliği daha düşük olması beklendiğinden önerilmez.
Yan etkileri ve sakıncaları doğum kontrol hapına benzer. Hapa üstünlüğü haftada bir uygulanmasıdır.
VAJİNAL KONTRASEPTİF HALKA
Bu da ülkemizde bulunmayan yeni bir yöntemdir. Vajina içine yerleştirilen halkada estrojen ve progesteron hormonları bulunur. Vajinaya yerleştirilen halka flastere benzer şekilde 3 hafta vajinada kaldıktan sonra çıkarılır ve 1 hafta aradan sonra tekrar yerleştirilir.
Etki mekanizması, güvenilirliği ve yan etkileri, kullanımı sakıncalı olan durumlar doğum kontrol hapına benzer. Hapın sahip olduğu avantajları yanında ek bazı avantajları vardır; her gün hap almayı gerektirmez, kullanımı basittir, vajinada rahatsızlık oluşturmaz, hormon dozu haplardan daha düşüktür ve yan etkiler daha azdır. Hapa karşı dezavantajı ise vajinal akıntıda artış ve vajinal enfeksiyon riskidir.

Hiç yorum yok: